+90 312 436 90 90

MÜKEMMEL TÜRKİYE İÇİN...



İsrafın Azaltılmasıyla birlikte refah düzeyinde artış, Daha az girdiyle daha fazla sonuç, Daha az emekle daha çok verimlilik ve başarı, Daha az zamanda daha çok iş.

80/20 Prensibi’nin tanımı

Günlük hayatın her safhasında, kaynaklar kullanılırken azami tasarruf sağlanmalıdır. Bunun için de 80/20 Prensibinden yararlanılmalıdır.

80/20 Prensibi;  bize herhangi bir kümede bazı şeylerin olasılıkla diğerlerinden daha önemli olacağını söyler. Bunun iyi bir göstergesi, sonuçların ya da çıktıların yüzde 80’inin nedenlerin yüzde 20’sinden ve bazen de etkili güçlerin çok daha küçük bir kısmından kaynaklandığıdır.

80/20 Bireyleri

Yaratıcı bireyler yeni değişimin merkezindedir. Bu bireyler, zengin bir gelecek nesil için, tüzel kişiler ve sermayeden daha önemlidir. Bireycilik kapitalizmin yerini almaktadır.

Bu değişim 80/20 Prensibinin devamında gerçekleşmektedir. Başarı bu alanda faaliyet gösteren birkaç güç üzerine özel olarak yoğunlaşmadan kaynaklanır.

80/20 Prensibi’nin uygulanmasında en önemli güç; fikirler ve bireylerdir. Bu prensip aynı zamanda yatırımın, müşterileri, ortakları, teknolojisi, ürünleri, üreticileri ve sermayesi gibi diğer faktörlerinde de uygulanır.

80/20 Prensibi’nde en önemli şey büyümektir. Büyümek; bir şeyi yenilemek ve değerini artırmaktır. Büyümeyi bireyler ve bireylerin seçtiği küçük takımlar sürdürür,  şirketi kurarlar, yeni riskler alırlar ve 80/20 prensibini yaratıcı bir şekilde uygularlar.

80/20 bireyleri; politikada, iş hayatında, sosyal alanda, kar amacı gütmeyen vakıf ve derneklerde, sporda, medyada vb. hayatın her alanında, kurulmuş olan her kategoriye etkili olurlar.

80/20 Bireyleri’nin özellikleri

80/20 bireyleri özgürleşmiş bireylerdir. Daha az çalışarak daha fazla kazanıp işinden zevk alabilir. 80/20 bireyi yansıtıcı düşünür. Hedefi kendisinin ve diğerlerinin yaşamında önemli iyileşmeler sağlayacak eylemleri oluşturmaktır. Bu da derin düşünmeyi ve iç gözlemi; bazen de veri toplamayı gerektirir. 

80/20 bireyi alışılagelmişin dışında düşünür. Geleneksel bilgeliğin yanıldığı yerde kendisini gösterir. 80/20 bireyinin ilerlemesi günlük yaşantısından başlayarak yaşamın doğasında olan savurganlığı ve düşük verimliliği tanımlamaktan ve buna karşı bir önlem almaktan doğar. 80/20 ilkesinin gücü, alışılagelmemiş, farklı bir tutum ve davranış izlemekte yatar. Bu, diğer insanların çoğunun işleri neden yanlış yaptığını ya da potansiyellerinin çok azını gerçekleştirebilmelerinin nedenini çözmesini gerektirir. 

Kraliçe Elizabeth bir 80/20 bireyi değildir. Çünkü o gücünü kendi bireysel özelliklerinden değil, sistemden almaktadır. Einstein ise bir 80/20 bireyi olarak iyi bir örnektir. Çünkü bilgisi, hayal gücü, yaratıcılığı ve alışılagelmişin dışında düşünmesi gibi bireysel özellikleri onu 80/20 bireyi yapmaktadır.

80/20 bireyleri hedonist düşünür. Yaşamdan zevk alması gerektiğine inanır. Zevk almadan uğraşmaya değecek bir şeyi başarmak çok zordur, ayrıca müsrifliktir.

80/20 bireyi ilerlemeye inanır. Gerçek zenginlik, mutluluk, bilgi ve erdemin, sürekli olarak artırılabileceğini düşünür.

80/20 bireyi stratejik düşünür. Stratejik davranarak üstünlük sağlayacak birkaç hedefin üzerinde yoğunlaşarak, ortaya çıkan planı kararlılık ve sebatla icra eder.

80/20 bireyi doğrusal (lineer) düşünceye sahip değildir. Geleneksel düşünce doğrusaldır. Örneğin başarılı oldum çünkü çok zekiyim, İkinci Dünya Savaşı’na Hitler neden oldu gibi düşünceler doğrusaldır. Çünkü doğrusal düşünce basittir ve kullanımı kolaydır. Burada 80/20 düşüncesi cankurtaran simididir. Hiçbir şey tek bir basit nedenden kaynaklanmaz ve kaçınılmaz ve değiştirilemez değildir. 80/20 düşüncesi, deneyim, iç gözlem, hayal gücüne hitap ederek doğrusal mantığın tuzağından kurtulur. Böylece yaratıcı bireyi oluşturur.

Şiddetli hırsı, rahat ve güvenli bir tavırla birleştiren 80/20 bireyidir. Hamamdaki Arşimet ile ağacın altındaki Newton’u düşünün. Bu şekilde yaratılan önemli içgörüler olmasaydı, onların buluşları meydana gelmezdi. Arşimet masasına zincirlenmiş, Newton da bilim ekibini yönetmekten başını kaşımaya vakit bulamıyor olsaydı ortaya hiçbir şey çıkmazdı. Yaşamımızda ciddi derecede değer taşıyan şeyler çoğu zaman çalışma hayatımızın küçük bir bölümünde ortaya çıkar.

Bilgi 80/20 bireyi için çok önemlidir. Bilgiyi çalıştığı alanla ilgili olarak hedeflediği sonuca ulaşabilmek için en iyi şekilde kullanır.

80/20 Kurumları’nın özellikleri

80/20 kurumu gelirlerine oranla harcamalarını asgariye indirmekle daha başarılı olur. Ürünlerini eşit çıktı ve gelir düzeyinde üreterek diğerlerininkinden daha düşük maliyete üretmiş olur. Ya da daha düşük harcama ile eşit çıktı elde edebilir.

80/20 kurumu 80/20 rekabetini gözetir. Burada dengeyi sağlayabilmek için müşterilere paralarının karşılığında daha yüksek değer sunar. Böylece küçük rakiplerine oranla daha yüksek kar elde eder.

80/20 kurumu yenilikçidir. Her pazarın küçük ama korunabilir bir parçasından büyük bir pay elde etme arayışı içinde olur. Özel müşteri tiplerine ideal olarak uyan daha özel ürün veya hizmeti sağlamak için çalışır.

80/20 kurumu fazlanın yüzde 80’inin genellikle çalışanların yüzde 20’si tarafından üretildiğini bilir. En büyük fazlayı üreten kurum aynı zaman da istihdam ettikleri kişi başına en büyük ortalama fazlayı üreten olur.

80/20 kurumu zamanın önemini bilir. Zamanın yüzde 20’sini kullanarak en büyük fazlayı yaratmaya çalışır.

80/20 kurumu görünürde küçük farklılıkların büyük sonuçlar yarattığını bilir. Yüzde 50’lik bir satıştan yüzde 100’lük bir kar farkı üretmek için, bir ürünün rakibi karşısında yüzde 10 nispetinde daha fazla değer taşıması yeterlidir.

Örnekler

IBM, 80/20 İlkesi’ni ilk fark eden ve başarıyla uygulayan şirketlerden biridir. 1963’te IBM, bilgisayarın zamanının yüzde 80’inin, işletim kodlarının yaklaşık yüzde 20’sini çalıştırmaya harcandığını buldu. Şirket derhal, en çok kullanılan yüzde 20’yi çok kolay erişilebilir ve kullanıcı dostu hale getirecek şekilde işletim yazılımını yeniden oluşturdu ve böylece uygulamaların çoğu açısından IBM bilgisayarlarının, rakiplerinin makinelerinden daha verimli ve hızlı olmasını sağladı.

Basit bir örnek verirsek; 80/20 İlkesi’ni kullanarak, iş alanınızdaki ortalama bir meslektaşınıza göre beş kat etkili hale geldiğinizi varsayalım. Kendi işinizde çalıştığınızı ve böylece bu değerin tamamını elde ettiğinizi de varsayalım. Bu şekilde yapabileceğinizin en iyisi, ortalamanın yüzde 500’üne eşit sonuç almanızdır. Böylece, ortalamaya göre ‘fazlanız’ 400 birimdir.

Şimdi de ortalamadan üç kat daha iyi olan 10 profesyonel eleman bulduğunuzu varsayalım. Sizin kadar iyi değillerse de, maliyetlerinin çok üzerinde değer katabilirler. Bu insanları elinizde tutabilmek için, o sıradaki rayicin yüzde 50 fazlasını ödediğinizi varsayalım. Her biri 300 birim değer üretecek ve 150 birime mal olacaktır. Böylece, her bir çalışanınızdan 150 birimlik kar elde edersiniz. Söz konusu 10 kişiyi işe alarak, kendi yarattığınız 400 ek birimin yanı sıra, 1500 artı değer birimine daha sahip olursunuz. Toplam fazlanız artık, o kişiyi işe almadan öncekinin beş katına yaklaşan 1900 birimdir.

Açıkça görüldüğü gibi, sadece net değer yaratanları, yani değerleri rahatça maliyetlerinin üzerine çıkanları işe almak hayati önem taşır. En büyük artı değer, mümkün olan en fazla sayıda artı değer yaratıcısını istihdam etmekle üretilir.