+90 312 436 90 90

Hepitalizm kapitalizme karşı



Yoksulluk, terörizm, iklim tehlikesi… Hepitalizm’e göre hepsinin arkasında insanları mutsuzluğa sürükleyen, kafayı büyümeye takmış bir sistem var. Türkiye İsrafı Önleme Vakfı Mütevelli Heyeti Başkanı Prof. Dr. Aziz Akgül’ün “Hepitalizm” adlı kitabı, Nobel Barış Ödüllü Muhammed Yunus’un önsözüyle korona sonrası dünyada insanlığın yeni felaketlerden nasıl korunabileceğini anlatıyor. Yunus’un “Koronavirüsten evlerimizde saklanabiliriz. Ancak kötüleşen küresel sorunlara çözüm üretemezsek öfkeli doğadan ve öfk eli kitlelerden saklanacak hiçbir yerimiz olmaz” sözleriyle kitabının sunumunu yapan Prof. Dr. Aziz Akgül, tam da Washington’da kongre binasını basan öfkeli kalabalıkların hayretle izlendiği bugünlerde önemli mesajlar veriyor.

Yoksullara yönelik mikrokredi veren Türkiye Grameen Programı’nın öncüsü olarak “Türkiye’nin Muhammed Yunus’u” diye anılan Prof. Dr. Aziz Akgül, kitabının başlığında okurlara “Koronavirüs Küresel Salgınından Sonra Yeni Bir Kalkınma Paradigmasına Doğru İnsanlık Odaklı Bir Dünya”yı anlatmayı vaat ediyor. Peki nedir bu hepitalizm? Prof. Dr. Aziz Akgül, 590 sayfalık kitabında bir bakıma eskilerin “Para ile saadet olmaz” sözüne atıfta bulunarak “Büyüme değil kalkınma, haz değil mutluluk kıymetlidir” diyor.

- Hepitalizm nedir, hepitalist kimdir?

Gelirden çok mutlulukla ilgili anlayışın en üst seviyeye çıkarılmasına katkı sağlayan yeni bir ekonomik sistem, sosyopolitik felsefe ve kültürel kalkınma paradigmasıdır hepitalizm. Yeryüzündeki bütün yaşamda mutluluğun, öznel iyi oluşun ve özgürlüğün sağlanmasını önerir. Yerelleşmeyi, sadeciliği savunur. Mutluluğu, özgürlüğü, dinginliği, sevgiyi, çevreciliği, adaleti, hakkaniyeti, hoşgörüyü sadecilikle birlikte gerçekleştirmeye çalışan kişiye de hepitalist denir.

- Neden böyle bir zamanda böyle bir kitap yazdınız?

 

 

Koronavirüs aniden dünyanın düzenini ve hesabını değiştirdi. Yirmi birinci yüzyılın sorunlarını eski kavramlarla ve kapitalizmin tüketimciliği hedefleyen bugünkü iktisat kitaplarında söylenenlerle çözemeyiz. Ezberleri bozmamız gerekir. Küreselleşme ve kapitalizmin yanlış ve lüzumsuz bilgilerini ve dayatmalarını zihnimizden silmekle başlamalıyız. Ekonomi bir araçtır. Asıl olan ise insanlığın mutluluğudur. Servet yoğunlaşmasının olmadığı ve farklılığın birlikteliğinin sağlandığı daha merhametli, daha huzurlu bir dünyada en üst seviyede toplumsal mutluluğu sağlamak istiyorsak, koronavirüs salgını sonrasındaki dünyada yeni bir paradigmaya ihtiyacımız var.

- Yani koronavirüs bu değişim için bir fırsat mı?

Evet kesinlikle. 21’inci yüzyılda “dijitalleşme” çağının eşiğinde bulunuyoruz. İşte böyle bir ortamda söz konusu paradigma hepitalizmdir. İnsanların dopamin, oksistosin, serotonin ve endorfin mutluluk hormonlarına ihtiyacı var. Hepitalist düşünce sistemi sonucu, dünya mutlu insanlar ve mutlu ülkelerin varlığını hak ediyor. Artık dünyada siyasi liderlik anlayışı da hepitalizm ile birlikte radikal bir şekilde değişmelidir. Dünyanın yönetiminde hedonik, ayrımcı, egoist ve popülist yaklaşımlar terk edilmelidir. Empatiyi, hoşgörüyü, çevreyi, adaleti, barışı, özgürlüğü, eşitliği, kardeşliği, sadeleşmeyi, farklılığın birlikteliğini savunan yaklaşımlara ihtiyaç var.

- Sizce dijitalleşme hepitalizmi nasıl sağlayacak?

Dijitalleşme demokratik düşünceyi artırıyor. Dijital çağda elektronik demokrasi var. Bundan sonra hakiki demokrasi ortaya çıkacak. Bakın yeni jenerasyon liderler çıkmaya başladı. Çünkü bu gençleri daha fazla hazla mutlu edemiyorsunuz. Onlar bu arayışa ebeveynlerinden önce girdiler. İzlanda, İskoçya, Malezya’da bunun örneklerini görüyoruz. Ekonomik büyümeden çok kitlelerin refahı ön plana çıkıyor. Mutluluk büyümede değil, kalkınmada. Bu nedenle pandemi yeni bir felsefeyi temel almak için bir fırsat. Ben de kitabımda bundan sonrasının nasıl tasarlanması gerektiğini anlatıyorum. Mevcut sistemle yola devam edilemez. Mutluluğu sağlayacak mekanizmalar lazım.

- Bunu “ütopik” diye eleştirenlere ne diyebilirsiniz?

Hayır kesinlikle ütopik değil. Aslında bu bir zorunluluk. Eğer şu anda olduğu gibi gelir adaletsizliği, haz temelli çılgın tüketim, büyüme, ayrımcılık devam ederse çok daha büyük felaketler olacak. Bakın her sene “güvenlik” kisvesi altında harcanan 2 trilyon doları, “öldürmek” yerine, artık “yaşatmak” için harcarsak bu gezegen hepitalizm uygulamaları sonucu yaşanabilir hale getirilebilir. (Bugüne kadar 100 milyar insanın öldüğü tahmin ediliyor.) Dünyada huzur ve mutluluk atmosferi oluşturulamıyor. En zengin yüzde 1’lik kesimin 6,9 milyar insanın toplam varlığının iki katından daha fazla servete sahip olduğu bir dünyada, eşitsizlik de artıyor. Diğer taraftan, orta gelir tuzağından çıkılmadığı sürece, birçok ülkede refah ve mutluluk sağlanabilir mi?

Sadece Amerika Birleşik Devletleri’nde yıllık suç maliyetlerinin 690 milyar dolardan 3.41 trilyon dolara kadar değiştiği tahmin ediliyor. Dünyada yılda üretilen 4 milyar ton gıdanın 1,3 milyar tonu israf edilirken, 840 milyon aç insan yaşamaya çalışıyor. Dünya bu adaletsiz ortamda mutlu olabilir mi?

'Sosyal işletmecilik modeli şart'

- Nasıl bir ekonomik kalkınma modeli öneriyorsunuz kitabınızda?

İnsanlar iş arayanlar olarak değil, girişimci olarak doğar. Bu bakımdan, gençlerin bir yerde iş arayışında olmamaları gerekiyor. Kendi işlerini kurmaları için ortam hazırlanmalı. İktisat kitaplarında henüz yerini gerektiği kadar almamış ve işsizliğin bir çözümü olan sosyal işletmecilik modeli uygulanmalı. Başlangıç yatırımının karşılanması dışında, yatırımcıların kişisel kâr elde etmeden, sadece insanların sorunlarını çözmek için oluşturulmuş bir model gerekiyor. Hükümetler, sosyal işletmelerin girişini hızlandırmak için merkezi ve yerel olarak Sosyal İşletme Girişim Sermayesi Fonları oluşturabilir. Koronavirüs küresel salgını; dünyanın politika varsayımlarının çoğunun, özellikle geleceğimizi temsil eden Z kuşağının özgürlük, adalet ve eşitlik beklentileri istikametinde eleştirel olarak gözden geçirilmesi veya sıfırlanması için, hayat boyu ve bir defaya mahsus bir fırsat sağladı. Mutlaka insanlık için iyi değerlendirilmelidir.

- Küreselleşmeye hepitalizmde yer var mı?

Küreselleşmede örtülü hedef; dünyadaki 7,7 milyarlık nüfusu, şu anda Batı Avrupa veya Amerika Birleşik Devletleri’nde görülen seviyede tüketmeye özendirmektir. Ancak bu hem fiziksel anlamda imkansız hem de gerçekleşmesi için yaklaşık dört ilave gezegen daha gerekiyor. Mevcut dünya kaynakları kıt olmasına rağmen, sonsuz bir iştahla hâlâ sömürülüyor. Hepitalizmde olduğu gibi, insani ve manevi değerlere uygun bir hayat anlayışı oluşturulmadığı takdirde kapitalizm, insanları mutsuzluğa sürüklemeye devam edecek. Sadece kanser hücresinde ve kapitalizmde devamlı büyüme isteği var. Kanser, insan bünyesini tüketir, kapitalizm ise insanlığı bitiriyor.

- Peki insanlar neden mutsuz?

Çünkü adaletsizlik var. Gelirde, yaşam koşullarında, her şeyde… Daha çok eşyaya sahip olmakla, daha fazla parayı cebinize koymakla mutlu olunmuyor. Bakın Princeton Üniversitesi’nde bir araştırma yapıldı. Burada ortaya çıktı ki bir insanın mutlu olabilmesi için yıllık 75 bin dolarlık gelir yetiyor. Bunun üzerindeki gelir artışı insanları daha fazla mutlu etmiyor. Baktığınızda geliri 1000 dolar olan insanlar için de bir hayat tarzı var ve mutlu olabiliyorlar. Burada üzerinde durulması gereken nokta “Başkasına muhtaç olmamak.” Bir insanın hak ettiği değerlerle yaşayabilmesi için bir para gerekiyor. Bunun ötesindeki para mutluluğu artırmıyor. Sadece hazzı getiriyor. Haz ile mutluluk aynı değil. Haz şiddetli gelir ve aynı şiddetle gider. Yanıltıcıdır. Dünyadaki adaletsizliğin temelindeki duygu budur.